26 Nisan 2014 Cumartesi

Kalpli Söz Kurabiyeleri




Herkese merhaba! :)

Bu hafta Elma Şekeri'nde, Sevgili Gül hanımın kızları, Selin ve Buse için söz kurabiyeleri hazırladık.

20 Nisan 2014 Pazar

Kimse Kimsenin Rızkını Yiyemez

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Çok kazanmak rızkı artırmadığı gibi, çok kaybetmek de rızkı azaltmaz. Daha çocuk, anne karnındayken, Cebrail aleyhisselam ona der ki:
(Sen hiç endişe etme! Allahü teâlâ yiyeceğin rızıkların hepsinin üstüne senin ismini yazdı. Rızık, ezelde takdir edilmiştir. Senin ne zaman, nerede öleceğin bildirilmiştir. O bir an ileri gitmez, geri de kalmaz.)

İnsan rızkını aramasa da, rızkı onu arar. Herkes ancak kendi ismi yazılı olan rızka kavuşabilir.

Nitekim bir kimse, hastalanınca, belki kefaret gerekebilir diye, ihtiyaten orucunu bozmak için çiğ pirinç tanesi yutar. Nasıl olmuşsa pirinç, boğazına takılıp kalır. Öksürür, bağırır çıkmaz. Doktorlar, (Bunu almak için ameliyatla nefes borusunu yarmak gerekir, buna imkânımız yok, biz bunu yapamayız. Sen Evliya bir zata git, o sana okusun, dua etsin, belki öyle kurtulabilirsin) derler.

O da, bir zata gider, o zat da, (Evladım, bu benim işim değil. Bağdat'ta şu adreste, şöyle mübarek bir zat var, sen doğru ona git) der. İstanbul nere, Bağdat nere! Ama can meselesi olduğu için mecburen gider. Bağdat'ta, o mübarek zatı bulur. Durumunu anlatır. O zat da, (Evladım, burada mümkün değil, bu pirinç tanesini çıkaracak olan zat Buhara'da) der. Adam çok üzülür, ama can tatlı, düşer yollara. Buhara'ya gelir, tekkeyi bulur. O mübarek zat da, sohbet ediyormuş, iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalık. Kapının eşiğine oturur. Oturur oturmaz bir hapşırık gelir, pirinç tanesi yere düşer. Oradaki bir kedi yavrusu, pat alıp kaçar. O kadar yer, o kadar zaman, o kadar sıkıntı. Çok şaşırır, bu ne hâl ya Rabbi der. Gelir hoca efendiye, bunun hikmetini sorar. O mübarek zat da, (Allahü teâlâ bu pirincin üzerine kedinin ismini yazdı, ben ne yapayım? Bu pirinç tanesini bu kedi yesin diye seni İstanbul'dan buraya getirdi) cevabını verir.

Şuna mutlak inanmalı, kimse kimsenin rızkını yiyemez. Hiç kimse de rızkını bitirmeden ölmez. Peki, o zaman niye çalışıp para kazanıyoruz? Ehl-i sünnet âlimleri, (Çok sevab kazanmak için, çok para kazanmak lâzım)buyuruyorlar. Yani çok ibadet yapmak, çok kitap dağıtmak, çok hayır hasenat yapmak için çok para lâzım. İşte bu niyetle, helalinden çok para kazanmak için, çok çalışmak gerekir.


Kaynak: Huzur Pınarı

8 Nisan 2014 Salı

Amigurumi Bebek & Amigurumi Tavşancıklar


Hepinize yeniden merhabalar sevgili takipçilerim... :)

Uzun bir zaman önce ördüğüm, sahibine ulaşması için bekleyen ve bugün kargoya teslim edilen oyuncaklarımı sizlerle paylaşıyorum... :)

1 Nisan 2014 Salı

Huzurun Kıymetini Bilmek!





Bir zamanlar Padişah, kölesi ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini, sıkıntısını tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. 
Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı.
Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir zat Padişahın huzuruna çıktı, "Müsaade buyurursanız ben onu sustururum" dedi. 
Padişah da "Lütfetmiş olursunuz" dedi...
Yaşlı adam emretti, köleyi yaka-paça tutup denize attılar.
Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra yakalayıp, gemiden tarafa çektiler...

Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene sıkıca sarıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı...

Yaşlı adamın yaptığı iş Padişahı hayrete düşürdü. "Bu işteki hikmet nedir?" diye sordu.
Yaşlı zat şöyle cevap verdi:
-Köle önce suya batmanın, boğulma tehlikesi geçirmenin acısını tatmamıştı.
Gemideki selametin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir. Bir felaket görmeyen kimse, huzurlu yaşama nimetinin kıymetini bilemez...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...