26 Kasım 2013 Salı

Kışlık Kırmızı Bere

Herkese yeniden ve yeniden merhabalar! :)
Malum kış geldi artık. Ben de oyuncak örmekten birazcık sıkılmıştım zaten. :)
Hâl böyle olunca, basit bir bere öreyim dedim.
Başta minik yeğenim için örmeye niyetlenmiştim fakat, ne yazık ki biraz küçük oldu:)
Beremiz, 1,5 - 2 yaş arası minikler için uygun ebatta.
Aslında, fotoğraftakinden çok daha güzel bir kırmızı rengine sahip. 
Fakat ne yazık ki çekim esnasında ışığı iyi ayarlayamadım, bir türlü orijinal rengi yakalayamadım. :(
Yine de fena sayılmaz diyelim...:)
Umarım sizler de beğenirsiniz...

Çiçeğimize yakından bakalım, buyurun...:)

Sipariş üzerine farklı renk ve boylarda örülebilir.
İletişim için:
elma.sekeri.blog@hotmail.com



23 Kasım 2013 Cumartesi

Köşkte Bir Delik Var!



Merhabalar sevgili takipçilerim...
Sizlerle, çok hoşuma giden bu iki menkıbeyi paylaşmak istedim.
Kıssadan hissemizi alabilmek dileğiyle...:)
İyi okumalar...


Köşkte bir delik var

Şeyh Sa'di-i Şirazi hazretleri "rahmetullahi aleyh" Gülistan'da anlatır:

Bir padişah yüzbinlerce altın harcayıp muazzam bir köşk yaptırdı ve içini de ipek halılar, atlas perdeler ve altın avizelerle dayayıp döşedi. Sonra bütün maiyetini huzuruna çağırdı. Onlara dedi ki: "Benim köşkümün güzelliğinde noksanlık var mı?" Hiç kimse yeryüzünde bundan daha güzel köşkün olduğunu ne görmüş ne de işitmişti. Fakat dervişin biri yerinden kalktı ve: "Sultanım! Köşkte bir delik var. O da büyük noksanlık" Padişah dedi ki: "Ben böyle bir deliği görmedim Sen cahilliğinle fitne çıkarmaya çalışıyorsun"

Zahid dedi ki: "Ey saltanatla mağrur olmuş padişah. Azrail aleyhisselamın içeri gireceği delik kapanmamış ki, önemli olan o deliği kapatabilmektir, yoksa ne köşkün kalır, ne tacın, ne de tahtın"


***

Kabir kapısından nasıl girecek

Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri "kuddise sirruh", insanoğlunun ihtirâsını şu misalle ifâde buyurur:

Bir gün bir ağacın altında oturmuş dinleniyordum. Bir karınca dikkatimi çekti. Kendinden hayli büyük bir ekmek kırıntısını yüklenmiş, sürükleye sürükleye götürüyordu. Bazen bir su birikintisiyle karşılaşıyor ve etrafından dolaşıyor, bazen de otlara takılan ekmeğin ucunu kurtarmak için didinip duruyordu. Ama ne ekmek parçasını bırakıyor, ne de rahatça taşıyabilmek için ekmeği ufaltıp küçültmeye râzı oluyordu. Bu şekilde o sıcak günde, bu ekmek parçasını uzun bir mesafe taşıdı. Nihâyet yuvasına geldi. Lâkin yuvasına giden koridor küçük, taşıdığı lokma ise büyüktü. Binbir zahmetle yuvanın ağzına kadar getirdiği ekmek parçasını bir türlü içeriye sokamıyordu. Ekmeğin etrafında dolaşıyor, parçayı döndürüyor, öbür tarafından çekiyor, ama bir türlü lokmacık yuvaya girmiyordu. Bu manzara, beni, insanın hâlini düşünmeye sevk etti. İnsan bir ömür boyunca istif edip biriktirdiği dünyalıkları, köşkleri, ufacık kabir kapısından nasıl sokabilecek, bu aklıma geldi.


Daha fazlası için, bu linke göz atabilirsiniz! ;) Huzur Pınarı


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...